Son yapılan araştırmalar, hidrojenle çalışan araçların elektrikli araçlara kıyasla işletme maliyetlerinin 14 kat daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Bu bulgu, otomotiv sektöründe çevreci teknolojiler ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından tartışmaları yeniden alevlendirdi. Hidrojen teknolojisinin çevre dostu özellikleri göz önünde bulundurulsa da, yüksek maliyet kalemleri tüketici tercihlerini önemli ölçüde etkiliyor.
Uzmanlar, hidrojenli araçların yakıt üretim ve dağıtım süreçlerinde karşılaşılan teknik zorlukların ve altyapı eksikliklerinin maliyeti artırdığını belirtiyor. Hidrojen üretimi için kullanılan elektroliz yöntemi, yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlansa dahi, mevcut teknoloji ve ölçek ekonomileri göz önüne alındığında elektrikli araç bataryalarının maliyet avantajını yakalayamıyor. Buna ek olarak, hidrojenin yüksek basınç altında depolanması ve taşınması, özel güvenlik önlemleri gerektirdiği için ek maliyetler doğuruyor.
Araştırmacılar, hidrojenli araçların sahip olma maliyetlerini değerlendirirken; yakıt dolum altyapısının yetersizliği, bakım gereksinimleri ve teknolojik adaptasyon süreçlerini de hesaba katıyor. Elektrikli araçlarda yaygın olarak bulunan şarj istasyonları, daha geniş ve ekonomik bir ağ sunarken, hidrojen istasyonlarının kurulumu henüz istenilen ölçüde yaygınlaşmış değil. Bu durum, hidrojenli araçların uzun vadede kullanıcıya sunduğu ekonomik avantajı ciddi anlamda kısıtlıyor.
Ayrıca, hidrojen yakıt hücrelerinin ömrü ve performans verimliliği, sürekli yapılan Ar-Ge çalışmalarına rağmen, maliyet etkinliği konusunda elektrikli araçlarla rekabet edemiyor. Elektrikli araçlarda kullanılan batarya teknolojileri, seri üretim ve teknolojik gelişmeler sayesinde her geçen gün daha uygun maliyetlere ulaşırken, hidrojen teknolojisinin mevcut durumu bu rekabetin önünde yer almasına engel oluşturuyor.
Otomotiv sektöründeki bazı yetkililer, hidrojen teknolojisinin gelecekte önemli bir alternatif olabileceğini ifade etse de, günümüz koşullarında elektrikli araçların hem çevreci hem de ekonomik açıdan daha avantajlı bir tercih sunduğunu vurguluyor. Yüksek yatırım maliyetleri ve altyapı eksiklikleri, hidrojenli araçların pazar payını sınırlarken, tüketicilerin ve üreticilerin gözünde risk unsuru olarak öne çıkıyor.
Bu gelişmeler ışığında, hidrojen teknolojisini kullanan otomobil üreticileri maliyetleri düşürecek ve altyapıyı genişletecek yeni stratejiler geliştirmeye çalışıyor. Ancak, elektrikli araçların sunduğu ekonomik avantajlar, çevre dostu teknolojilerle birleştiğinde, piyasada kısa vadede daha fazla talep görmesine yol açıyor.
BMW, lüks SUV segmentindeki yüksek performanslı modeli XM’in giriş seviyesi versiyonu olan baz XM’in üretimini…
Opel, Haziran ayına özel peşin indirim, düşük faiz ve takas desteğiyle Corsa’dan Grandland X’e kadar…
Hollanda merkezli araç paylaşım firması, Renault’nun çift yönlü enerji transferine olanak tanıyan yeni nesil elektrikli…
Tesla’nın üretim hamlelerine mesafeli kalması sonrası hükümet, elektrikli araç sektöründe faaliyet göstermek isteyen yatırımcılara yönelik…
Amerika Birleşik Devletleri'nde otomotiv pazarındaki eğilimler değişmeye devam ediyor. 2025 verilerine göre hibrit araç satışları…
Citroen’in yenilenen kompakt SUV modeli C3 Aircross, Türkiye’de satışa çıktı. 1.249.900 TL’den başlayan fiyatıyla dikkat…